Moda düşkünü, özgür ruhlu Merve evinden çıkarılma riskiyle karşı karşıya kalınca para bulmak için bir flört uygulaması geliştirir. Ama çekici patronunun başka planları vardır.
Yıllar önce İstanbul’a yerleşen teyzesinden miras kalan bu hamamı satmak için İstanbul’a gelen Franceso, teyzesi gibi İstanbul'un büyüsüne kapılır ve Hamamı satmaktan vazgeçip restore ederek işletmeye karar verir. Teyzesi ile yıllarca beraber yaşamış ve Hamamı işletmiş Türk ailesi Osmanlar'da kalmakta, onlar gibi yaşamaktadır.Karısı Marta ise onu merak ederek İstanbul’a gelir.Marta kocasındaki büyük değişimi farkeder. "Hamam"ın açılışına yakın aileyi büyük bir sürpriz beklemektedir. Marta'yı ise yeni bir hayat...
Komutan Logar, halı tüccarı Arif'i zamanda bir milyon yıl geriye gönderir. Burada dinozorlarla karşılaşan Arif, sakalını tıraş etmenin bir yolunu da bulur.
Film, çocukluktan birbirine aşık olan ama zaman içinde yolları bambaşka yerlere uzanan iki insanın bir kez daha karşılaşmasını konu alıyor. Torunlarının birbirleriyle evlenmesini isteyen iki büyükanne, onlar için sözde tesadüfi karşılaşma planlarlar. Durumdan haberleri olmayan iki genç karşılaştıklarında, çocukluk aşkları yeniden gün yüzüne çıkar, eski defterler açılır ve önlerine çıkan yeni hikâyeye karşı koymazlar.
Genç bir kadın olan Azra, özel ders adı ile gençlere yaşam ve ilişki koçluğu yapar. Ancak onun hayatı, apartmanlarına yeni gelen komşusu sayesinde bambaşka bir hal alır. Yeni yakışıklı komşusu, Azra'ya bildiği doğruları unutturur. Ne de olsa terzi kendi söküğünü dikemez.
Filmde gece devriyesine çıkan 5 polisin, gelen bir destek çağrısına uyarak harabe haldeki bir Osmanlı karakoluna gidişi ve burada yaşadıkları kabus dolu olaylar konu ediliyor. Baskın: Karabasan filmi, Can Evrenol'un 2013'te çektiği aynı adlı kısa filmden esinlenerek çekildi. Film, dünyada ilk kez Toronto Film Festivali'nde gösterilmişti.
Film, 35 yıl önce Cudi Dağları’nda yakalanan bir grup eşkıyanın hikayesini anlatır. Eşkıyaların hepsi ya hastalıktan ya da hesaplaşmalardan ötürü hayatını kaybetmiştir, sadece Baran (Şener Şen) hayattadır. Baran, 35 yıllık mahkûmiyetinin ardından Viranşehir Cezaevi’nden çıkar ve doğduğu köyün artık baraj suları altında olduğunu öğrenir. Ceren Ana (Zübeyde Erden) ona geçmişte yaşananları anlatır. Baran, eski arkadaşı Berfo’nun (Kamran Usluer) ihaneti nedeniyle hapse düşmüştür. Berfo, Eşkıya’nın altınlarını çalarak çocukluk aşkı Keje’yi (Sermin Hürmeriç) babasından satın alıp İstanbul’a kaçmıştır. Baran, Keje’nin peşine düşerken Cumali (Uğur Yücel) adlı genç bir adamla karşılaşır. Bu iki insan, büyükşehir fırtınası içinde savrulmamak için birbirlerine sığınırlar. Ve şiddetin, ihanetin, tutkunun, sınırsız aşkların, nefretin kol kola girdiği bu dünyada ayakta kalmaya çalışırlar.
Bir çete lideri, Süpermen kılığındaki intihara meyilli adamı işe alır. Bu sırada çeteyle bağlantılı çalıntı bir arabayı kullanan kadın ise çeteden intikam almayı planlar.
İddia ile başlayan ilişkilerini birbirlerine karşı hissettikleriyle gerçeğe dönüştüren Aslı ile Kerem, evliliğe inanmamaları konusunda hemfikir olduklarını fark ettiklerinde iş inada biner. Aslı, Kerem'i evlilik konusunda ikna etmeye çalışırken Kerem de onu bu fikirden uzaklaştırmak için harekete geçer.
Ramazan Bayramı'nın ilk gününde İsmail, arkadaşlarıyla bayram namazından dönerken oğluyla karşılaşır. Yurt dışında yaşayan oğlu, alelacele bir düğün yapmak için gelmiştir.
Bir reklam yöneticisi ve bir moda tasarımcısı-blog yazarı aşka inanmazlar, bu yüzden diğerinin tepetaklak olmasını sağlamak için alışılmadık taktiklerle iddiaya girerler.
Mimarlık öğrencisi olan ve hobi olarak müzik yapan Barış hayatın tadını çıkarmaktan keyif alan birisidir. Füsun’u ilk gördüğü anda hayatında hiç bilmediği bir duyguya kapılmıştır. Hep teğet geçen aşk bu defa Barış’ı yakalamıştır. Aşkı ona tattıran bu kız kimdir? İsmini bile bilmediği ama aşık olduğu bu kıza bir şekilde ulaşmak ister ve ulaşır da… Füsun’u bulmak, ulaşmak tamamdır da; aklında üniversiteyi derece ile bitirip Amerika’da master yapmaktan başka şey olmayan Füsun’u bir de aşka ikna etmek lazımdır. Yakışıklı, akıllı ve içten olan Barış, sonunda bunu da başarır. Füsun’u kendine aşık eder, evlenirler. Her şey masallardaki gibidir. Ta ki masal bir gün bozulana kadar.
Sene 1974. Van'ın Gevaş ilçesi. Köyün futbolcu delikanlısı Rıfat askere gidiyor. Sevgilisi Asiye ise gururlu bir kız. Üzüldüğünü göstermek istemiyor.Köyün delisi Emin'se teknoloji meraklısı. Ama kontrol edemediği bir tiki var. Başkalarının hareketlerini tekrar etmek. Tüm köy halkı sinemayla yatıp sinemayla kalkıyor. Bir gün TRT'den bir ekip köye TV vericisi getirmek için geliyor ama işi ciddiye almıyor. Deli Emin'se televizyon olayını onur meselesi yapıyor ve bu yolda tek destekçisi ilçenin belediye başkanı Nazmi Bey.
Müslüm, arabesk müziğinin efsane ismi Müslüm Gürses'in hayat hikayesini beyaz perdeye taşıyor. Unutulmaz ses sanatçısının iniş ve çıkışlarla dolu yaşamının anlatıldığı filmde, Müslüm Gürses’in milyonları etkileyen müziğine, çocukluğundan ölümüne kadar geçen zamanda yaşamına etki eden kişilere ve çok sevdiğini her fırsatta dile getirdiği eşi Muhterem Nur’a odaklanılıyor.
Zabıta memuru, görevinin verdiği yetkileri zorlayarak esnafın ve çöpçünün üzerinde büyük bir baskı kurar. Aynı mahallede oturan Hacer ise temizlikçilik yapmaktadır. Hacer'e aşık olan zabıta memuru, annesinin tepkisiyle karşılaşır. Mahallenin çöpçüsü Apti de Hacer'e aşıktır ama parası yoktur. Bir gün yanlışlıkla girdiği bir gazino, kötü şansını bir anda değiştirir.
Hayatta sahip olduğu her şeyi kaybettikten sonra artık kötü bir adam olmaya karar veren Sadık, bir köşkte işlenen tuhaf cinayeti çözmeye çalışır. Aksiyon dolu üçlemenin ikinci filmi.
Kamyon şoförü İlyas, İstanbul'dan Asya'nın kaldığı köye gelir. Birbirlerine âşık olup evlenirler. Çocuklarının adına Samet koyarlar. İlyas, kamyoncu olduğu için sık sık yollara çıkar ve Asya, Samet'le yalnız kalır. Bir gün yine yola çıkan İlyas, eve dönmez. Asya, bu acıya dayanamaz ve oğluyla birlikte yollara düşer. Yolda Cemşit adında bir adamla karşılaşırlar. Cemşit onlara kol kanat gerer. Birlikte yaşamaya başlarlar. Bir gün İlyas karşılarına çıkar. Asya, artık bir seçim yapmak zorundadır.
Bekâr bir anne olan Melisa hastadır ve çok az ömrü kalmıştır. Bu kısa sürede hem fırtına gibi bir aşk yaşayıp hem de oğlu Can'ı emanet edebileceği bir adam bulabilecek midir?
Alelade bir Mart sabahı, kedilerin en fenası Kötü Kedi Şerafettin, kadim yancıları Fare Rıza ve Martı Rıfkı ile akşama mangal hazırlığı yapmaktadır. Ne var ki evdeki hesap çarşıya uymaz… Şero, aynı gün, babası Tonguç tarafından evden kovulacağı, bir dizi düşmanının saldırısına uğrayacağı, hayatında ilk kez aşık olacağı, baba olduğunu öğrense de kabullenemeyeceği gibi, mangal planları da bu “ufak aksiliklerle” altüst olacaktır.
Meşhur Kabadayılardan Ali Osman eski günlerine veda etmiştir. Beklenmedik bir anda yıllardır görmediği ve aşık olduğu kadının izini bulur ve bir oğlu olduğu haberiyle sarsılır. Oğlu Murat, sevgilisi Karaca ile bir barda çalışmaktadırlar. Karaca’ya yıllardır aşık olan mafya üyesi Devran ise kızı geri alabilmek için her şeyi göze almıştır. Ali Osman’ın artık tek amacı oğlu Murat ve sevgilisi Karaca’yı canı pahasına korumaktır. Devran için hayattaki tek amaç Karaca’dır ve yoluna çıkan her şeyi ve herkesi yok etmeye hazırdır.
Recep İvedik, her gün top oynadığı arsanın bir inşaat firması tarafından alındığını ve oraya bina yapılacağını öğrendiğinde küplere biner. Recep, inşaat firmasından arsayı geri almak için para arayışlarına girmişken çareyi televizyonda reklamını gördüğü 500 bin lira ödüllü Issız Ada yarışmasına katılmaya karar verir. Artık tek amacı vardır, yarışmayı kazanıp arsayı inşaat firmasından almak.
Hababam Sınıfı mezun olmadığı halde Mahmut Hoca'yı hastanede mutlu edebilmek için sahte diplomalar hazırlamıştır. Fakat Mahmut Hoca'nın okula dönüşüyle yasaklar yine başlar. Okula yeni gelen ve zor şartlar altında çalışmış olan Semra Öğretmen'den aşk mektubu aldığını zanneden Şaban, ona cevap mektupları gönderir fakat daha sonra okulda işler iyice karışacaktır.
Okul müdürü, daha fazla para kazanabileceğini düşünerek Çamlıca Lisesi'ne yeni gelen kız öğrencileri kabul eder. Bu 4 kız, Hababam Sınıfı'na gönderilir. Ancak kısa zamanda Hababam Sınıfı'nın haylazlıklarına uyum sağlayan kızlar, erkeklere karşı bir savaş başlatır. Sürekli erkeklerin tuzaklarına düşen kızlar, başlarına geleceklerini önceden öğrenebilmek için erkekler arasında bir ajan aramaya başlar. Okuldan kaçmak için izcilik bahanesiyle Badi Ekrem'i kandıran öğrenciler, maç dönüşü karşılarında Mahmut Hoca'yı bulur. Mahmut Hoca'nın cezası ise öğrencilerin bir izcilik kampına gitmesidir.
Feyzo askerden döndükten sonra Gülo’ya talip olur. Köyde Gülo’ya başka talipler olduğu için babası başlık parasını artırmaya koyar. Ve on bin peşin, on bin senet karşılığı Gülo, Feyzo’nun üstünde kalır. Feyzo borcunu ödemek için kente gidip çalışmaya başlar.
Nefes, Güneydoğu’da Irak sınırına yakın bir ilçedeki komando tugayında bulunan ve 2365 metre yükseklikteki Karabal Tepesi’ndeki röle istasyonunu korumakla görevlendirilen bir yüzbaşı komutasındaki 40 askerin hikâyesidir.
"CM101MMXI Fundamentals" adıyla sergilenen ve kapalı gişe oynayan gösterilerin beyazperde için çekilmiş hali.
1910’lu yıllar, Osmanlı İmparatorluğu son demlerinde... Salim, 1. dünya savaşına katılmak istemediği için sağlık raporu almak üzere askeri muayeneye girecek gençlerden biridir. Uzun zamandır üzerinde çalıştığı sağır rolüne bürünmüştür. Ancak karşısındaki deneyimli subay doktorlar, her ne kadar o dönemin şartları tıbbi bir teşhise el vermese de, çok farklı yollarda bu iddiayı sınayacaklardır. Bütün testlerden başarıyla geçen Salim, çürük raporunu almış, mülakattan çıkmak üzereyken, subayın emir üzerine yumruk atmaya hazırlanan nöbetçinin yanına yaklaşınca paniğe kapılır ve yüzünü kapatarak duyduğunu belli eder. Bir anlık bocalamadan sonar kaçmaya kalkışan Salim, nöbetçi erlerden biri tarafından vurulur. Mülakat, geride kalanlar için devam etmektedir.
Namus cinayeti nedeniyle girdiği hapishaneden çıkan Yusuf amaçsız bir hayata sahiptir artık. İzbe bir pansiyon köşesinde yolu Bekir ve Uğur’la kesiştikten sonra hikayedeki tüm kişilerin hayatlarını derdinden sarsan hadiseler yaşanacak, herkes kendi masumiyetinin peşinden gidecek; bu seçimler de hepsinde derin yaralar açacaktır. Uğur güçlü bir hayat kadınıdır, Bekir ise ona saplantılı bir adam. Fakat Uğur'un gönlünde Zagor vardır.
Aydın emekli bir tiyatrocudur; oyunculuğu bıraktıktan sonra Kapadokya'ya babasından yadigar kalan butik oteli işletmek için geri döner. Aydın o günden sonra başlayan kış uykusu bu gözlerden ırak otelin içerisindeki gündelikleriyle, kâh yerel bir gazeteye köşe yazıları yazarak kâh her zaman niyetlendiği ancak bir türlü başlayamadığı tiyatro tarihi kitabını yazmayı düşünerek geçer. Tüm bu süreçte hayatında iki kadın vardır: Kendisine her anlamda uzak ve soğuk davranan genç karısı Nihal ve boşandıktan sonra yanlarına taşınan kız kardeşi Necla... Kışın bastırması ve artan kar yağışı bu küçük taşrada en çok Aydın'ın sinirlerine dokunur ve onu uzaklara gitmeye teşvik eder...
Orhan travmatik bir kayıptan sonra her şeyini kaybetmiş ve vahşi bir yaşama yönelmiş eski bir yazardır. Her şeyi bırakarak Londra’ya yerleşir ve editör olarak çalışmaya başlar. Yıllar sonra İstanbul’a geri döner. Bu geri dönüşün nedeni zamanını Paris, Londra ve Berlin’de geçirmiş ünlü yönetmen Deniz Soysal ile tanışmaktır. Deniz hem tarihi aile köşkünden annesini taşımak hem de yeni filmi için hazırlık yapmak için İstanbul’dadır. Deniz doğup büyüdüğü şehirdeki çocukluk anıların anlattığı bir kitap yazmıştır. Orhan’ın İstanbul’daki işi, yayınlanmadan önce kitaba son dokunuşları yapmaktır. Uzun yazışmalardan sonra İstanbul’da buluşurlar. Ancak ertesi sabah Deniz ortadan kaybolur. Orhan’ın gelişi ve Deniz’in ortadan kayboluşu ilginç bir rastlantıya işarettir. Gizli bir soruşturma başlatılır. Herkes Deniz’in bir daha geri dönmeyeceğinden endişelidir.
Babaannesinin ölümünden sonra Recep İvedik kendisini kötü hissetmekte ve son derece komik depresyon belirtileri göstermektedir. Her gece gördüğü bir kabus da sinirlerini iyice bozmuştur. Bu kabustan kurtulmaya çalışan Recep, mahallenin ev kadınlarından, en yakın dostu bakkal Salih'ten psikologlardan ve hatta cinci hocalardan medet umar ancak hiç birisi içindeki sıkıntıya çare bulamaz. Bu depresyon sıkıntı hali hiç geçmeyecekmiş gibi görünürken bir anda hayatına uzaktan akrabası olan genç bir kız, Zeynep girer. Zeynep, İstanbul'da üniversiteye gitmekte ancak kalacak yer sıkıntısı çekmektedir ve bir gün Recep'in evinde yaşayacaktır. Recep ve Zeynep ilk başlarda pek iyi anlaşamasalar da günler geçtikçe birbilerine ısınırlar ve Zeynep de Recep'in iç sıkıntısını geçirmek için ona yardımcı olmaya, hayatına renk katmaya çalışır.
Filmde, Osmanlı zamanında bahriye eri olan Ramazan ve Şaban’ın maceraları anlatılır. Herkesin hayal ettiği ancak kimselerin sahip olamadığı bir konağın sahibi olan Melek Hanım, Şaban’ın arkadaşı Ramazan’ı sütoğlu olan Şaban ile karıştırınca eve alır. Evdeki yanlış anlaşılmalar devam ederken, ev halkı geceleri Gulyabani görmeye başlar.
Başına sürekli trajikomik hadiseler gelen Altan (Cem Yılmaz), bir bar açmak istemekte ancak yeterli sermayeyi bir türlü bulamamaktadır. Uzun süredir görmediği ağabeyi Nuri’yi (Mazhar Alanson) rastlantı sonucunda bir kavgada bulur. Nuri de bir ilaç deposunda çalışmaktadır. Bu durumu öğrenen Altan, depodan uyuşturucu ilaç çalar ve ilaçları satmak için iki kardeş Bodrum’a giderler. “Her şeyin çok güzel olacağına” inanırlar. Ancak olaylar farklı bir şekilde ilerleyecektir.
Üç yakın arkadaşın hayatları, içlerinden biri yüzünden tamamen değişecektir. Her zamanki gibi akıp giden günler artık hiçbir zaman eskisi gibi olmayacaktır. Vaktinden çok sonra askerliğini yapan İbrahim nerede bir resmi kıyafet görse hemen oradan kaçar olmuştur. Sadece masum bir korku gibi gözüken bu korkusu yüzünden sevdiği arkadaşları ve kendisinin başına gelmeyen kalmaz. Arkadaşlarıyla beraber kendini mahkeme salonlarından, hapishaneye kadar uzanan bir yolculukta bulur. Neler olup bittiğini anlamadan cezaevine düşen, üç arkadaşın akılları hep dışarıdadır. Ancak geride kalanlar yavaş yavaş kendi yollarını çizmektedir.
Adamın biri yolda cüzdanını düşürür, sokaklarda yaşayan başka bir adam tam cüzdanı kapıp kaçacakken Recep İvedik onunla mücadeleye girer. Sonunda, sahibine teslim etmek üzere, evsiz adamın elinden cüzdanı almayı başaran Recep İvedik kafasını çevirdiği anda cüzdan sahibinin çoktan gittiğini farkeder. Akşam evinde televizyon seyreden Recep İvedik, cüzdanın Antalyalı çok önemli bir iş adamına ait olduğunu öğrenince arabasına atlar ve güneye doğru yola koyulur. Yol boyunca birbirinden komik sürprizlerle karşılaşan Recep İvedik en sonunda Antalya’ya varmayı başarır ve cüzdanı turizmci Muhsin Bey’e teslim eder. İş adamının ısrarlarına rağmen Recep İvedik ne para almayı kabul eder ne de otelde kalmayı... Fakat tam otelden ayrılacakken çocukluk aşkı Sibel’in bir tur otobüsünden indiğini farkeder. Artık Recep İvedik’in tek bir amacı vardır; kendisini tanımayan, hatta hatırlamayan Sibel’e kendini beğendirmek.Recep İvedik’in asıl keyifli tatil macerası bundan sonra başlayacaktır.
Sinan (Aydın Doğu Demirkol) oldum olası edebiyatla ilgili bir genç adamdır ve yazar olmak istemektedir. Anadolu'da doğduğu köye dönen genç adam kitabını bastıracak parayı bulmak için tüm enerjisini harcamaya başlar ancak babasının geçmişten kalan borçları başına dert olacaktır.
Büyükannesi ve büyükbabasıyla küçük bir köyde yaşayan klarnetçi İstanbul'a gitmek zorunda kalır. Burada aniden gelen şöhretin tadını çıkaran bir şarkıcıyla tanışır.
Başkomiser Emin, komiser Salih, komiser Asuman ve komiser yardımcısı Alaattin'den oluşan cinayet büro ekibi ilginç bir vaka ile karşı karşıyadır. Birbiri ardına işlenen cinayetleri araştıran ekip, hiçbir delil ve ipucuna ulaşamaz. Cinayetlerin gittikçe artması, basının ve halkın olayla fazlasıyla igilenmesi, buna rağmen ekibin hiçbir ilerleme katedememesi Başkomiser Emin ve arkadaşları üzerinde büyük bir baskı oluşturur. Bu sırada Emniyet Genel Müdürü, davanın çözümünde yardımcı olması için \"suç uzmanı\" Dizdar Koşu'yu Emin'in ekibine atar. Üzerlerindeki baskıdan dolayı iyice ezilen Emin ve ekibi, karşılaştıkları en tuhaf seri cinayet zincirini çözebilmek için her yönteme başvurur. Bu kedi fare oyununda katili mi pes edecektir yoksa polisler mi?
Recep'in tek yakını, kıllı, yaşlı ve zamanını PlayStation oynayarak geçiren babaannesidir. Babaannesi Recep'in yaşadığı sarhoş, aylak ve avare hayatı bırakıp iş bulmasını, evlenmesini ve saygınlık kazanmasını ister. Recep babaannesinin istekleri için harıl harıl kendisine iş aramaktadır. Recep İvedik her işe gider, gittiği işlerde de ortalığı birbirine katar. Kuzeni Hakan'ın yakın çevresi çok geniş olduğu için sahip olduğu iş yerinde ona yeni bir iş verir. Torpilli Recep, bir yandan işyerinde çeşitli maceralar yaşarken, bir yandan da işi öğrenecektir.
Bahçe cüceleri satan Şenay Cüccaciye'nin sahibi olan Ali Şenay ve İlber işlerini büyütüp dünyaya açılmak için Sofya'da bir fuara katılır. Fuarda işler istedikleri gibi gitmeyince başları belaya girer. Mançov adlı kötü kalpli bir adamın plânlarından haberdar olan Şenay ve İlber, onun hain plânlarını durdurabilmek için yeni tanıştıkları Memedov ve Veronika ile büyük bir mücadeleye girişir.
Hababam Sınıfı'na Ahmet adında çalışkan bir öğrenci gelir. Hababam, başta köylü diye alay ettiği Ahmet'i de kendisine benzetmeye çalışır. Ne var ki Ahmet, kolay pes etmeyen, duyarlı ve duygulu bir çocuktur.
Özel Çamlıca Lisesi'ne yeni bir idareci atanır. Tarih hocası olan Kel Mahmut, haylaz öğrencilerle dolu Hababam Sınıfı'nı disiplin altına almak için çaba sarf etmektir. Ancak öğrencilerin de uslanmaya niyetleri yoktur. Kopya çekmeyi alışkanlık haline getiren, sigara içen ve sıkça okuldan kaçan öğrencilere, Mahmut Hoca'nın ilginç cezaları vardır. Yaşları bir hayli ilerlemiş ve bir türlü okulu bitirememiş olan Hababam Sınıfı öğrencilerinden Ferit'in bir de çocuğu vardır. Bir gün çocuğa bakacak kimse bulamayınca onu, okula getirmek zorunda kalır. Ancak bu durum, okul sahibinin hoşuna gitmeyecektir.
Recep İvedik mahalle sakinlerinden İsmet'in ailesine taziye ziyaretinde bulunduğu sırada eşinin düştüğü zor duruma üzülerek ona yardım etmek ister. Şoför İsmet'in son görevini yerine getirmek üzere Nurullah'ı da yanına alarak yola çıkarlar. Bu yolcuğun kısa süreceğini hayal eden Recep genç sporculardan oluşan Milli Takımı yurt dışındaki bir spor organizasyonuna götürdüğünü fark ettiğinde artık geri dönüşü olmayan bir macera başlamıştır. Spor organizasyonuna katılacak ekibin başına gelen talihsiz olay sonucu işler karışırken Recep takımın kontrolünü eline alır. Kazanmaktan başka bir çaresi olmadığına inanan Recep; olayları kendi yöntemleriyle çözmek ister.
Recep İvedik evinde televizyon izlerken, kapıya gelen postacının teslim ettiği davetiyeyi görünce çok heyecanlanır. Konya'da kuru fasulye festivaline davet edilen Recep, vakit kaybetmeden en yakın arkadaşı Nurullah'ı da yanına alıp yola çıkmak ister. Ancak henüz gezi başlamadan talihsizlikler başlar ve seyahat acentesinin hatası sonucu Recep ve Nurullah kendilerini Konya yerine Kenya’da bulurlar. Kenya’ya vardıktan sonra tek amaçları Türkiye’ye geri dönmek olan iki kafadar için artık heyecan dolu bir macera başlamıştır. Afrika’nın uçsuz bucaksız vahşi bozkırlarında Recep ve Nurullah, ne olduğunu anlayamadan iki düşman yerli kabilenin arasında kalırlar.
Yusuf kasabada ona bir gelecek olmadığına karar vererek İstanbul'a gelmiştir. Daha önce şehre yerleşmiş akrabası Mahmut'un yanında kalıp uzaklara giden gemilerde miço olarak iş bulmak ister. İdeallerine ulaşmak için her şeyi yapmaya hazırdır. Fotoğrafçı Mahmut ise, idealleriyle arasının gitgide açıldığının bilincindedir. Üstelik, kendini bu durumdan kurtarmak için de hiçbir şey yapamaz ya da yapmaya yanaşmaz.
Farklı bölgelerinin kendine has iklimleri olduğu gibi, ruhların da kendi iklimleri vardır. Üstelik değişmek için mevsimlerin dönüşünü beklemeyen, anlık değişimler bile gösterebilen iklimler. İsa ve Bahar, çalkantılı ruhlarının farklı iklimlerinde ortak bir mutluluğu paylaşamamaktadırlar. Mimar olan İsa ile televizyonda çalışan Bahar, iki farklı iklimin yaşandığı Kaş ve Ağrı’da, birbirini takip eden süreçlerde biraraya gelirler. Kaş, güneşin, kuytuda tek bir bilinmeyen bırakmayan parıltılı hali ile Ağrı ise soğuk ve kardan sıkı sıkıya örtülen bedenlerin aksine, kar beyazının aydınlığı ile, gerek hayatlarında gerekse ilişkilerinde hiçbir bilinmeyen bırakmayacaktır. Nuri Bilge Ceylan, Cannes’da Jüri Büyük Ödülü almasını sağlayan filmi Uzak’tan sonra İklimler ile yeniden beyazperdede! 2006 Cannes Film Festivali’nde de büyük ödül için yarışan İklimler, bu sefer de FIPRESCI ödülü ile festivalden ayrıldı.
1970'li yıllarda Türkiye'nin batısında küçük bir kasabadayız. Bahar mevsimi yeni başladığında üç kuşak bir arada yaşayan ailenin küçük kızı, okul dönüşü, kendinden küçük erkek kardeşiyle birlikte dolaşmaya çıkar. Onun gözünden doğaya ve doğayla bir arada yaşayan bu insanların yaşantısına göz atma fırsatı buluruz.